Avrupa’nın en iyi havayolu şirketi seçilen THY’nin genel müdürü Temel Kotil başarının sırrını anlattı: “Özelleşince yeniden doğduk. Zihnimiz de özelleşti. Zarar etmememiz için yolcumuzu memnun etmemiz gerekiyordu. O günden itibaren yolcular patronumuz oldu.”
1933 yılında beş uçaktan oluşan bir filo ile kurulan, Star Alliance üyesi Türk Hava Yolları, bugün 233 (yolcu ve kargo) uçaklık filosu ile, 197 uluslararası, 44 yurtiçi olmak üzere 241 noktaya uçan, 4 yıldızlı bir havayolu şirketi. 2013 yılı Skytrax değerlendirmesine göre Türk Hava Yolları, art arda olmak üzere üçüncü kez Avrupa’nın En İyi Havayolu Şirketi, 5. kez ‘Güney Avrupa’nın En İyi Havayolu Şirketi’ seçildi. 2010 yılında dünyanın ‘En İyi Ekonomi İkram Servisi’ ödülünü alan Türk Hava Yolları, bu yıl da Skytrax değerlendirmesinde dünyanın ‘En İyi Business İkram Servisi’ ödülüne layık görüldü. 2003 yılında Türk Hava Yolları’nda genel müdür yardımcısı olarak göreve başlayan, bugün halen THY genel müdürlüğü koltuğunda oturan Temel Kotil 10 yıldır görevde. Kurumun kamudaki halini de, özelleştikten sonraki halini de çok iyi bilen Kotil, bu 10 yıl içinde başarı grafiğini yükselttiği kadar eleştirildi de. Son olarak mum ışığında yemek servisiyle gündeme gelen THY’yi Genel Müdür Kotil Sabah Gazetesi’nden Sonat Bahar’a verdiği röportajda anlattı.
- THY’yi nasıl tanımlıyorsunuz? Batılı mı, Doğulu mu?
- Biz son 200 yıldır Batılı bir ülkeyiz. Avrupalı bir şirketle işim varsa önce yazı gönderiyorum, sonra arıyorum. Biz Çin’le de çalışıyoruz, Hindistan’la da. Doğu’da önce yazmazsın, telefon edersin. Türkiye dünyayı iki parçaya ayırıyor, Doğu ve Batı kültürü olarak. Türkiye hem Doğulu hem Batılı. Türkiye son 10 yılda Doğulu da olduğunu hatırladı. Türk Hava Yolları’nın bu kadar iyi sonuç almasının nedeni o. Afrika’ya gidiyoruz, herhangi bir havayoluyla işbirliği yapacağız, bizim çalışanımız oradaki dokuya yüzde 100 uyuyor. Asya’ya gidiyor uyuyor, Moskova’ya gidiyor o dokuya uyuyor, New York’a gidiyor uyuyor, Avrupa’ya uyuyor…
- Bu durumu avantaja mı çeviriyorsunuz yani…
- Bu kadar ses getirmemizin nedeni bu, biz iki tarafa da bakıyoruz. Ben Avrupa Havacılık Birliği Başkan Vekiliyim, iki hafta sonra başkan olacağım. Geçen hafta Doha’da, Arap Havacılık Birliği toplantısındaydım, Avrupa Havacılık Birliği’nden arkadaşımı gördüm, ‘Ne işin var burada? Siz Avrupalı değil misiniz?’ dedi. İşimize geldiğinde Avrupalıyız, işimize geldiğinde Ortadoğulu. Türkiye son 10 yıldır neresi işine gelirse oralı. Biz de THY olarak son 10 yıldır neresi işimize gelirse oralıyız. Biz her yerdeyiz, her yere üyeyiz.
- Bu kadar uzun süredir genel müdürlük koltuğunda oturan havayolu şirketi müdürü var mı?
- British Airways’in genel müdürüyle en uzun süredir aynı görevde olan müdür konumunu paylaşıyoruz. Bizden uzun kalan yok dünyada.
- Aynı koltukta bu kadar uzun süre oturmak dezavantaj olmuyor mu?
- Her gün uyandığınızda yeni bir iş heyecanıyla uyanıyorsanız, o iş başarıyla devam eder. Bizim işimizde de her gün yeni bir şey var. Daha dünyanın en iyi havayolu şirketi değiliz, olacağız. Beş yıldızlı değiliz daha… Olacağız…
- 5 yıldızlı havayolu şirketinin özellikleri nedir?
- Otel gibi düşünün bunu. 5 yıldız alabilmek için, servisinden tekniğine, hizmetinden rötarına, koltuk aralığından ikramına 600 madde kontrol ediliyor. Skytracks denen enstitünün personeli haber vermeden, gizlice bizimle uçuyor ve raporlama yapıyor. 5 yıldız sertifikası veriyorlar. Dubai-Paris arası bir seyahatim vardı. Yanımda bir tıp doktoru hanım oturuyordu, sohbet ettik, ‘Skytracks’a baktım ve sizi övdüklerini görünce bilet aldım’ dedi. Buna dikkat edenler oluyor. Altı tane beş yıldızlı havayolu şirketi var. Bunların hepsi Doğu’dan.
- ‘Çocuğu uçak mühendisi yap’ diyorsunuz yani?
- Bence gelecek var… Sözünü ettiğim şey bir öngörü değil, rakamlar… 2030′larda dünya ekonomik büyümesini tamamlayacak. Çin, Hindistan, Afrika ekonomilerini tamamlıyor. 2030′da Çin ekonomisi Amerika’yı geçecek, eksen kayıyor yani. Delta-Northwest dünyanın en büyük havayolu şirketi, taşıdıkları insan sayısı yarı yarıya düştü. Amerikalı ve Avrupalı şirketlerin yolcu taşıma oranı düşüyor. Yükselişte olanlar Çinli, Ortadoğulu şirketler ve Türk Hava Yolları… Batılılar bu konu üzerinden çok çalışıyor, biz de çok çalışıyoruz.
- Göreve geldiğiniz 10 yıl önce ‘Havacılıkta geleceğimiz parlak’ deyip, ona göre mi plan yaptınız?
- Bu durumu son yıllarda fark ettik. Son iki-üç yıldır dünyadaki gelişmeleri yakından izliyoruz. Şirketimiz 2009 yılında o kritik kütleyi geçti.
ORTADOĞU’DA NE VAR KARDEŞİM?
- Ne demek kritik kütle?
- Yani bağlantılarımız belli bir noktaya geldi, elimiz kolumuz sağa sola uzanmaya başladı. Marka algımız oluştu. Sürekli kâr ettiğimizi ispat ettik. Uluslararası toplantılara ev sahipliği yaptık, yani su yüzüne çıkıp nefes aldığımızı kanıtladık. Borsa değerimiz 2009′un başı ve sonu arasında dört kat arttı. Biz şu an en çok ülkeye uçan havayoluyuz. Bir havaalanından en çok şehre biz uçuyoruz. Dünyada dördüncüyüz. Havacılık pastasının yüzde 2′ye yakını bizim ve dünyayı sarıyoruz.
- O zaman ‘Afrika’ya niye uçuyoruz?’ eleştirileri boş kalıyor. Derdiniz vatandaşımızı Afrika’ya götürmek değil, oradakileri dünyaya bağlamak mı?
- THY’nin stratejisini çok doğru oturttuk, doğru kurduk. 2003′te başlayan bu serüven çok iddialı, büyüme odaklıydı. Dünyayı sarıp, sonuç alacak bir felsefemiz vardı. Bu felsefe nedeniyle 2006′da Ortadoğu’ya 24 hat açtık ve çok eleştiri aldık, ‘Ne oluyor kardeşim, ne var Ortadoğu’da hat açıyorsunuz, okullar mı var orada?’ diye yerden yere vurulduk. Sonra Afrika açılımı yaptık, yine eleştirildik. ‘Niye Somali’ye uçuyorsunuz?’ dendi… Her işte strateji şart! Biz şu an Afrika’yı dünyaya bağlama konusunda en güçlü havayolu şirketiyiz. Biri Afrika’ya gidecekse bizim kapımızı çalıyor. Çinliler’i, Asyalılar’ı, Ortadoğulular’ı taşıyoruz.
- Başarının sırrı ne?
- Bu başarının sırrı rahmetli babaannem. Babaannem derdi ki ‘Sen kendi işini yap.’ Biz kendi işimizi yaptık. Uçak mühendisliği okudum, gerçi THY beni staja almamıştı, oradan bir kırgınlığım var ama… İTÜ’de dekan yardımcılığı görevindeyken burasıyla organik bağım vardı. Öğrencilerim buraya geliyordu, ben de fikir vermek için geliyordum. Burada genel müdür yardımcısı olarak başladığımda, ardından genel müdür olduğumda şunu gördüm; devletin yatırım yapmada bir zaafı yok, yatırım yapıyor, tesis kuruyor ama babaannemin dediği ruh yok ortada. Devlet parayı vermiş ama üretim ve heyecan yok. Biz bu şirkete heyecan getirdik.
KAMUDA DEĞİL RUHLARDA HANTALLIK OLUR
- Görev sürenizin bir bölümünde THY özerkti ama kamu şirketiydi. Zor olmadı mı iş yapmak?
- 2005′te genel müdür olduğumda kamu şirketiydi burası. Ben kamu şirketlerini hiç sevmiyorum. Onları Allah kurtarsın. Göreve geldim, içimde bir heyecan var. Yapmak istiyorum, arkadaşlar ‘Olmaz!’ diyor.
- Kamu hantallığı vardı yani…
- Aslında kamuda hantallık olmaz, insanların kalbinde ve ruhunda hantallık olur. Burası klasik bir kamu şirketi değildi, özerktik ve bir şey alacaksak alırdık. Sadece personel konusunda ve uçak alımında Ankara’dan onay alıyorduk. 2005′te uçucu ekipler için bilgisayar programı satın alacağız. Profesyonel bir şeye ihtiyacımız var. Satın alma komisyonu kuruldu, firmalardan teklifler çıktı. İki firma kaldı listede. Birinin ürünü 3 milyon avro, diğerinin ki 1 milyon avro. Kamu mantığı ucuzu almaktır. Ama Avrupa’nın en iyileri 3 milyon avroluk sistemi kullanıyor, bizim de onu kullanmamız gerekir. Kazık da atmıyorlar bize. Tüm havayolu şirketlerinin genel müdürlerini arayıp sordum. Bizdeki satın alma komisyonundaki arkadaşlar ‘Bize teftiş yaparlar imzalayamam, başım belaya girer’ diyor. Tam altı ay sürdü bu küçücük konu. Üç defa gitti geldi. Bu olay dönüm noktasıydı diyebilirim, ‘Ya yenilirim ya da bunu aşarız ve büyük düşünürüz’ dedim.
- Aştınız sanırım…
- Rakiplerimin eli kolu bağlı değil. Benim kolumu da Ankara bağlamamış ama zihnimiz bağlı. Biz o tarihten sonra, 3 yıldız olduk, şimdi 5 yıldıza doğru gidiyoruz. Uçucu ekiplerle konuşuyoruz, ‘Daha iyi servis yapmamız lazım’ diyoruz. Diyorlar ki ‘Biz burada uçuş emniyeti için bulunuyoruz’. Tamam uçuş emniyeti için oradasın, eyvallah ama nedir uçuş emniyetinin görevi? Uçak kalkmadan önce herkes yerine oturacak, kemerlerini bağlayacak, kalktıktan sonra türbülans sırasında herkesi yerine oturtacak, yangın çıkarsa yangın tüpleri var onları kullanacak, sert bir iniş yaparsa 90 saniyede uçağı boşaltacak. Ee bu kadar mı senin işin? Arada ne yapacaksınız?’
- İyiymiş…
- Bu şirketin şaha kalkması 21 Mayıs 2006′da oldu. Biz özelleştik, yeniden doğduk. Özelleşince zihnimiz de özelleşti. O tarihten sonra burada fırtınalar kopardık. Toplantılar, kahvaltılar, görüşmeler. Devlet gitti, zarar edersek maaşı kim verecek? Zarar etmememiz gerekiyordu. Bunun için patronumuzu yani yolcumuzu, mutlu etmemiz gerekiyor. 2006′dan beri patronumuz yolcular. 50 milyon patronumuz var.
YENİ FİLMİMİZ ŞOKE EDECEK
- Sponsorluk anlaşmalarının nasıl getirileri oldu?
- Buzdağının tepesi sponsorluk anlaşmaları… Sponsorluklar çok iyi oldu, çok ihtiyacımız vardı, bilinçli yaptık, iyi sonuç aldık. Biz dünyanın havayolu şirketiyiz. Türkiye içindeki yolcu sayımız yüzde 40 gibi. İyi bir sayı, gelirimizin sadece yüzde 14′ü bu. Biz daha çok dünyaya hitap ediyoruz. Dünyalıyız ama bizi tanımayan Panamalı, Kenyalı, Çinli var… Onların kapısını çalmamız gerekiyor. Kapıyı çaldığımızda ‘Merhaba ben Temel Kotil’ dediğimde kim tanır beni… Ama kapıyı Kobi Bryant çalınca herkes tanır.
- Yeni yüzler olacak mı?
- Şu an yeni bir yüz yok. Ama yeni bir reklam filmimiz var. Kobi Bryant ve Messi oynuyor. Şoke olacaksınız. Çok eğlenceli bir reklam filmi. Bir ay içinde göreceksiniz. Canavar gibi bir film. Geçmişte de reklam filmleri yapıldı. O zaman İzmir’den İstanbul’a uçuşla ilgili reklam yapılırdı, şimdi dünya diyoruz. 2003 yıllında Türk halkının THY algısı iyi değildi. O dönemki bakanımız Binali Yıldırım başka havayolları için kapıyı açtığında, ‘Herkes yurtiçi uçacak’ dediği zaman, bu şirkette herkes titremeye başladı, ‘Neler oluyor, biz tekeliz’ diye. Halbuki rekabet iyidir.
- İyi oldu yani Türk rakipler?
- Biz korktuk ama… Çünkü bizim algılanışımız iyi değildi. İlk yıllarda önce Türkiye’deki algımızı düzeltmeye çalıştık. Bu markanın oluşması yalnızca Kobi Bryant ve Messi ile olmadı. Yurtdışında çalışan yüzlerce kişiden oluşan canavar gibi bir ekip var. Düşünün, Bangkok’taki şehrin en büyük binasının çeyreğini çok mütevazı bir parayla THY olarak kullanıyourz. Berlin Duvarı’nın orada anıtları tamir ediyorlar, arkadaşlarımız ‘Fırsat bu fırsat’ deyip, anıtları THY afişiyle giydirdiler. Tüm bunlarla yükselişe geçti bu marka…
- Yıllık tanıtım bütçeniz bu kampanyalara yetiyor mu?
- 120 milyon dolar tanıtım bütçemiz var. Tanıtım ve marka oluşturmak çok önemli bir şey.
HAVACILIKTA DÜNYANIN EKSENİ KAYIYOR
- Uçmak artık herkesin ulaşabildiği bir lüks mü?
- Dünya havacılığı sürekli büyüyor. 2050′ye kadar da büyüyecek. Çünkü hâlâ dünya nüfusunun çok azı uçuyor. Havacılık sektörü bugün ne kadar önemliyse, yarın iki kat daha önemli hale gelecek. Asya’da, Afrika’da 100 milyonlarca insan var hâlâ hiç uçmamış olan. Yılda 3.1 milyar yolcudan 708 milyar dolar gelir elde ediliyor. Türkiye ise yılda 50 milyon insan taşıyor. Kulağa çok küçük geliyor ama yüzde 2 ya da 3′e giriyorsanız, dünyada sizden konuşuyorlar. Biz yüzde 2′ye yakınız. Türkiye havacılıkta liderliğe oynuyor. Türkiye bir konuda liderliğe oynamak istiyorsa, bunu bu alanda yapsa yeter.
- Batı’da daha çok uçulurken, nasıl oluyor da dünyada havacılık konusunda Doğulu şirketler söz sahibi olabiliyor?
- Havacılık konusunda dünyanın ekseni kayıyor. 2021 senesinde İstanbul, Doha, Abudabi ve Dubai havacılığın en önemli merkezleri olacak. Havacılık alanında Batı’dan Doğu’ya doğru kayıyor hat. Tüm tartışmalar bu kayma nedeniyle çıkıyor. Analitik bir gelişme bu, siyasi falan değil. Büyük şirketler bu kaymadan dolayı yolcu kaybediyor ve panik halindeler. Bazı büyük şirketler zarar ediyor. Dünyanın yüzde 4′ünü elinde tutan Batılı bir şirket havacılığın en büyüğü. Ama onlar büyük bir panik yaşıyor. Büyük şirket zarar edince kıyamet kopuyor.
- Sizin korkulu geçen bir uçuş anınız var mı?
- 2004 yılında İstanbul’da korkunç kar yağdı. Piste inecek son uçaktaydım. Sonra pist hava muhalefeti nedeniyle kapandı. Uçak havada döndü döndü, piste inemedi. Orada ‘Ne zaman inecek şu uçak?’ dedim. Onun dışında hiçbir şeyden korkmam. Kendimi son derece rahat hissederim.
UÇAKTA LÜKSÜ ÇOK AKILLICA SUNARIZ, SINIRIMIZ VAR
- Mum ışığında ikrama da başladınız…
- Bizde atraksiyon bitmez. Havacılık denilen olayın bir matematiği var. Bilimi ve mühendisliği var ama aslında bir sanat. Uçak bizim evimiz. Kabindeki arkadaşa diyoruz ki, ’30 misafirin var, servis yap, ikram et, koltuk çirkin duruyorsa uyar, değiştirelim, bu senin evin.’ Biz bir havayolu değiliz, biz havada insanları yaşatan bir şirketiz. Kaybeden havayolları var ya, onlar böyle düşünmüyor. Türkiye zaten ikram ve ağırlama konusunda çok özel bir ülke. Batı’da bu yok. Bu, bizim avantajımız.
- Uçaktaki lüks konusunda ne kadar ileri gidebilirsiniz? Uçağın ortasında bar, kişiye özel kabinli alanlar gibi hayalleriniz var mı?
-Onları yapmayız. Havacılık sektörü reeldir. 3 milyar insanı uçuracaklar ve uçma ihtiyacı var. Bunların da beklentileri baki; uçak zamanında kalksın, transit yapacaksam çok beklemeyeyim, iyi yemek yiyeyim gibi beklentileri var. Biz bunun bir tık üstünü yapıyoruz zaten, beş üstünü yapmaya niyetimiz yok. Hayat reel. Lüksü çok akıllıca sunarız, sınırımız var. Paramız olsa bile uçakları altınla kaplamayız.
RÖTAR AZLIĞI KONUSUNDA AVRUPA’NIN EN İYİSİ BİZİZ
- Rötar oranları da düştü, değil mi?
- Havacılık birçok kişinin ortak çalışmasıyla ortaya çıkıyor. Ana kısım biziz. Kendi kabahatimizi azalttığımız zaman herkesinki azalıyor. THY daha iyi çalışıyor. Rötar durumu bizden kaynaklanıyordu, onu da çözdük. Avrupa’da bizim ölçeklerimiz içinde rötar konusunda en iyi biziz şu anda.
- Görev süreniz boyunca en zor dönem hangisiydi?
- Amsterdam’daki uçak kazası, korkunç, acayip bir şeydi. Allah kimsenin başına vermesin, dünyanız yıkılıyor. ‘Ne oldu kardeşim?’ diyorsunuz. Duygusal bir boyuta geçiyorsunuz ama bir yandan da genel müdürlük göreviniz var. Ne olacak bu şirketin hali? Bizim asıl PR sınavımız oradaydı. Önce iptaller var mı diye ekip kurduk, hem yaralılara yardımcı olmak için hem şirket imajı için. Hemen uluslararası toplantılara başladım ben. Destek almamız gerekiyordu. Çünkü bir havacılık cemaatinden söz ediyoruz. Amsterdam’a aynı gün gitmedim, çünkü medyatik bir hareket olurdu. Ertesi gün oradaydım. O süreci iyi yönetmek gerekiyordu, çünkü rapor çıkacak ve aleyhimize çıkabilirdi.
- Ne yapar bir havayolu şirketine uçak kazası?
- Her şeyi aşağıya çeker. Yolcu sayımızda bir değişiklik olmadı. Çok hızlı büyüyorduk o dönem ve hemen etkilemedi. Tabii ki etkisi oldu ama orada THY’nin önemli bir kabahati yoktu. Uluslararası medyayı takip etmek gerekiyordu. Kamp kurduk orada, raporun kontrolünü de iyi sağlamak gerekiyor. Bir yıl sürdü durumu toparlamak.
- Kaçırılan pilotlar göreve başladı mı?
- Evet, başladılar